Kitabım Hakkında

Resim
  Uzun zamandır zihnimde dönüp duran anıların, düşüncelerin bir dışavurumu olabilecek bir fikir ile kitap yazmaya başladım.  Sürecin içeriği değiştirdiği bir kitap olabileceği gibi, çoğu insanın kendi hayatından kesitler bulabileceği, aynı zamanda felsefi fikirlerim ile bunları birleştirdiğim bir yapı olacak.  Blog yazmaktan ziyade kitap yazmanın farklı bir duygusu var.  Sayfalar size içinizdekileri dökmenizi söylüyor, beden bunu uyguluyor, zihin ise sürekli kontrolcü bir yapıda bazı yazılanları silip bazılarını tebrik ediyor.  İnsanın kendisi ile çatışmaya girdiği bir alan orası. Kitabın yazım sürecini uzun bir süreye ayırmaya karar verdim. Birkaç yıl içerisinde yaşadıklarım ile eşleştireceğim fikirler sayesinde yaklaşık bin sayfaya kadar çıkarmayı düşünüyorum.  Bunun risklerinin farkındayım. Sıkıcı olmaması, sürükleyici ve bilgilendirici olması gerek.  Bu yüzden yıllara böldüm.  Gelişmeleri ve yeni fikirlerimi kitabım haricinde burada da paylaşa...

Düz Hayatlar





Hayattan beklentimizi bir kaç cümle ile özetleyebiliriz belki bir sohbet içerisinde. Öncelikle insanların çoğu bu soru üzerine; ''Evim, arabam olsun, evleneyim çocuğum olsun bana yeter.'' diye cevap verir, veriyor. İnsanın hayattan beklentisinin düşünce olarak nelere karşılık geldiğini düşünmekten kendimi alamadıysam da bu beklenti denen şeylerin ne kadar gereksiz, fuzuli birer istek olduklarını ve bencilce söylenmiş şeyler olduklarını hiç bir zaman değişmeyecek bir kararlılıkla benimsiyorum.

Cümle cümle bu beklentileri kendimce yorumlamak istiyorum. İlk önce ''Evim, arabam olsun'' isteğini düşünürsek, bu isteğin ucunda geleceğini garantiye alma, rahat ve sıkıntısız bir hayat geçirme ve sonuç olarakta para olması bulunuyor.

''Evleneyim çocuğum olsun, mutlu bir ailem olsun!'' Bu cümle kadar gereksiz başka bir cümle olduğunu sanmıyor, üstüne bunu kınıyorum! Bakın, evlenip çocuk yapmak isteyen insanların arasında, hayatını evlenmeden önceki hali ile yani özgür hayatı ile devam ettirmek isteyen, hobilerini yine devam ettirmeyi kafasında kurmuş olan insanlara hiç bir sözüm yok. Ama önceki cümleden sonra bu cümleyi kuran insanlar genelde bencil, şımarık yapıya sahip, hayattan hiç bir beklentisi olmayan insanlardır. Bunların istediği şeyler yaşamı boyunca erkeklerin; sabah kalk, işe git, akşam gel yemeğini ye, televizyon başında akşamı geçir ya da arabayla aileni bir, iki saatlik gezmeye götür, gece yat tekrar uyu, yaşlanana kadar böyle devam et ve yaşlanınca torununu sev, öl.
Kadınların ise; Sabah kalk, kocana kahvaltı hazırla, evde çocuğa bak komşuların gelsin çay, kahve, dedikodu günü böyle bitir, akşama kocana yemek hazırla, kocan tv izlerken sofrayı topla çamaşır bulaşığı hallet, gece yat tekrar uyu, yaşlanana kadar böyle devam et ve yaşlanınca torununu sev, öl.

Aranızda böyle düşünen, böyle şeyler isteyen insanlar var ise kusuruma bakmasın ama hayallerinize bu cümleleri kurmaktan kendimi alırsam eğer, kendime ve size büyük haksızlık etmiş olacağımı hissettim. Birazcık bakmayı değil de görmeyi bilen insanlar olsanız, milyarlarca ailenin aynı aktiviteleri yapıp, yaşlanınca torunlarını sevip, hayatlarını herkes gibi dümdüz çalışmakla geçirip öldüklerini bilirdiniz ve bundan korkunuz eminim ki çok büyük olurdu.

Evet bu hayallere olan isteğini tepkiyle karşıladığım insanlara söyleyeceklerimi bitirdikten sonra çocuklarını da bu hayallerle zehirleyen ailelere bir şeyler söyleyemeden kendimi alamayacağım. Bazı anne babalar, kendilerinin kurduğu ''iş, çocuk, torun, ölüm'' hayallerinden çok büyük ders çıkarmış, hayatlarını çok güzel geçirmiş gibi, bir de çocuklarının o taze, büyük hayallerle dolu beyinlerini de bu kendilerinin küçük, işe yaramaz, rezil hayalleri ile dolduruyorlar. Çocuk ergenlik çağına gelmeye başladığından itibaren; ''Artık büyüdün seni evlendirelim de, torun sahibi olalım.'' diyerek o gencin gelecekle ilgili belki de birçok hayaline kısıtlama getirip, onun hayatına da el koymuş oluyorlar. Sürekli bu baskı içinde çocuğun da beyni bunlarla dolunca ailesi ile aynı hayatı, aynı kaderi sürmeye başlıyor.

Bu düzen bu şekilde, insanların ülkeleri gezmediği, görülecek yerleri görmediği, farklı insanlar tanımadığı, hayatı boyunca iş, ev düzeninde yaşadığı insanlar üretmeye devam ediyor ve asıl sorun şu ki bu insanlar hiç bir zaman bu düzenden şikayetçi olmuyor, eğer oluyorlarsa da bu anlık, sohbet arasında geçip giden bir konu olarak kalıyor.
Hayat kısa, emin olun ki istediğiniz gibi yaşayıp parasız, arabasız, ev sahibi olmadan yaşamak, paralı, arabalı, ev sahibi olarak, iş, ev düzeninde hayatı monoton bir şekilde bitirmekten daha güzeldir.
En azından ölmeden önce ''İstediğim gibi yaşadım, gönül rahatlığı ile gidebilirim.'' diyebilirsiniz.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Testere Filminden Replik

Sadece Bir An İçin

Pablo Neruda - Unutmak Yok