Kayıtlar

Şiirler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kitabım Hakkında

Resim
  Uzun zamandır zihnimde dönüp duran anıların, düşüncelerin bir dışavurumu olabilecek bir fikir ile kitap yazmaya başladım.  Sürecin içeriği değiştirdiği bir kitap olabileceği gibi, çoğu insanın kendi hayatından kesitler bulabileceği, aynı zamanda felsefi fikirlerim ile bunları birleştirdiğim bir yapı olacak.  Blog yazmaktan ziyade kitap yazmanın farklı bir duygusu var.  Sayfalar size içinizdekileri dökmenizi söylüyor, beden bunu uyguluyor, zihin ise sürekli kontrolcü bir yapıda bazı yazılanları silip bazılarını tebrik ediyor.  İnsanın kendisi ile çatışmaya girdiği bir alan orası. Kitabın yazım sürecini uzun bir süreye ayırmaya karar verdim. Birkaç yıl içerisinde yaşadıklarım ile eşleştireceğim fikirler sayesinde yaklaşık bin sayfaya kadar çıkarmayı düşünüyorum.  Bunun risklerinin farkındayım. Sıkıcı olmaması, sürükleyici ve bilgilendirici olması gerek.  Bu yüzden yıllara böldüm.  Gelişmeleri ve yeni fikirlerimi kitabım haricinde burada da paylaşa...

Pablo Neruda - Unutmak Yok

Resim
  ''Nerelerdeydin?'' diye sorarsan ''Hep eskisi gibi'', diyeceğim. Toprağı örten taşlardan söz edeceğim, Sürdükçe kendini harcayan ırmaktan; Ben yalnız kuşların yitirdiklerini bilirim, Gerilerde kalan denizi bilirim, bir de ağlayan ablamı. Neden ayrı adlarla yazılıyor ülkeler, Neden günler yeni günleri izliyor? Neden koyu bir gece birikiyor ağızda? Neden ölüler? Nereden geliyorsun diye sorarsan, Bölük pörçük kelimelerle konuşmak zorundayım, Ağzı zehir gibi akan araçlarla, Çoğu çürümeye yüz tutmuş hayvanlarla Ve avutamadığım yüreğimle... Andaç değil yanımızda götürdüklerimiz. Unutuşta uyuklayan sarımsı kumru değil, Yaşlarla kaplı yüzler, Boğazımıza yapışan eller Ve yapraklardan sıyrılan şey: Aşınmış bir günün karanlığı, Acıyı kanımızda atmış bir günün. İşte menekşeler, işte kırlangıçlar Bize sevinç veren ne varsa, Geçici ve küçük duyarlıkların Yan yana göründüğü süslü kartpostallarda. Ama bu sınırın ötesine geçmeliyim, Dişlemeliyim sessizliğin çevresindek...

Sabah - Samet Kaya

        Sabah Sabah saatin beși, Uyuyor sevdiğim, uyuyor herşey, Nereye koşuyorum nereye koşuyorum, Bulutlu hava, bu kutlu hava, Onunla beraber acılarım uyanıyor, Tek ben miyim acı çeken, Güzel sabahla, kutlu sabahla, Nereye gidiyorum nereye gidiyorum Doğanın sessizliğine, Yalnızlığına ulaşıyor acım, Ses veren yok mu ses veren yok mu, Sonsuzluğa doğru acı ile, Niçin gidiyorum niçin gidiyorum, Duymuyor mu kimse, Sabahın beși, bu bulutlu sabahta, Ölümümün geleceği bu kutlu günde.

Sonsuz İnsanın Girişimi

Resim
Pablo Neruda Ve işte evim ormanlar kokularıyla dolduruyorlar yine arabayla taşındığı bu yerden parçaladım yüreğimi ayna gibi geçip gitmek için içimden işte yüksek pencere ve ağaç bedenlerini düşüren balta olandan kalan kapılar rüzgar kalaslara astı belki derin ağırlığı kendisini unuttuğunda dans ediyordu gece ağlarında hıçkırarak uyanıyordu çocuk anlatmıyorum mutsuz sözcüklerle söylüyorum alacakaranlığı dilimliyor yine yapı iskeleleri ve camlar ardında yağdanlığın alevi bakmak içinde gökten yana gece düşüyordu cam taçyapraklar olarak fırtınaya götüren yolu izledin sen ne istiyordun ne koyuyordun ölürken sık sık sık sık bütün nesneler çıkıyor büyük bir sessizliğe doğru ve o güvertesinde eğilmiş umutsuzdu acılı bir çiçeği tutuyordun taçyaprakları arasında dönüyordu günler yenik pilot papatyalar yenik gölge terk etmiş karıştırıyordun son sınırların metalini orada bekliyordu saatin yine de şafak yükseldi toprağın kadranları üzerinde günler birdenbire tırman...

Hayata Dair...

Resim
Rabindranath Tagore Düşünüyorum da, sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek... Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin keşfedilmesi, cesaretsizligimizin anlaşılması, korkularımızın paylaşılması sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız... ...Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbağalar gibi. Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi? duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak. Ne çıkar ateşböceği sansalar beni? ... Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuk...